Menu Close

Deprem Nedeni İle İdarenin Sorumluluğu

Deprem Nedeni İle İdarenin Sorumluluğu
Deprem Nedeni İle İdarenin Sorumluluğu

Deprem Nedeni İle İdarenin Sorumluluğu – İzmir Avukat

Sağlam binaların yapılmaması halinde insanların yaşamını yitireceği öngörülebilir bir gerçek. Öngörülen durumlar karşısında kişilerin ve kurumların hukuka aykırı hareket etmesini ise hukuk düzeni elbette korumayacaktır. Hukuki sorumluluk kısmında, bu yazımızda deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu hususuna değineceğiz.

Depremin ortaya çıkardığı zararlardan dolayı birinci dereceden sorumluluk idareye (devlete) aittir. İdarenin kusur sorumluluğu olduğu gibi kusuru olmadığı durumlarda da deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu olduğu görülmektedir. Yani idare, ağır bir hizmet kusuru olmasa bile verdiği zararlardan sorumludur. İdarenin tutum ve davranışlarından, kusurlu olmasa da sorumlu tutulmasına ”kusursuz sorumluluk” denir. Nitekim, 1999 Gölcük depreminde birçok yargı kararı ile idarenin kusuru olmadığı durumda da sorumluluğu yönünde kararlar verilmiştir. Bknz / Danıştay Kararı 11.D., 2007/6248 K.:  ‘’…Deprem kuşağındaki bölgede, deprem gerçeği veri alınarak yerleşmelerle ilgili alanların belirlenmesi, bu alanlarda yapılaşmada idarenin olumsuz eyleminin bulunması durumunda, depremin mücbir sebep olduğunun ve illiyet bağını kestiğinin kabulü olanaksızdır…’’

Deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu için idareye karşı açılacak davalar 2577 sayılı Kanunun 13. maddesi gereğince tam yargı davalarıdır. Tam yargı davasının açılma sebebi idari eylemler olduğundan, dava açmadan önce eylemi gerçekleştiren idareye başvurmak zorunludur. Zira 2577 Sayılı Kanuna Göre: ‘İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir”. Danıştay İçtihatları Birleştirme kararlarına göre de idareye başvurmadan doğrudan dava açması “idarî merci tecavüzü” sayılmakta, davanın her safhasında dava dilekçesinin ilgili merciye tevdiine karar verilmektedir. Bu sebeple dava açmadan önce başvuru yapılması gerektiğini belirtelim.

Belediyeler, vali ve kaymakamlar kendi görev alanlarına giren özel ve resmi tüm yapıların “Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak değerlendirme ve denetimini yapmalıdır. Sonuca göre, ilgili Yönetmeliğin öngördüğü şartları karşılamayan yapıların mevzuata uygun hale getirilmesi için üç aylık süre verilmeli ve yapı tekrar kontrol edilmelidir. Hala uygunluğu bulunmayan yapı ve yapı bölümleri yıktırılmalıdır. Afeti önlemeye yönelik yerleşme ve yapılaşmanın sağlanması için yürütülen çalışmalar ve planlamalar nedeniyle kişiler sahip oldukları yapı ruhsatlarının geçersiz sayılamayacağını ve bir kazanılmış hak oluşturduğunu ileri süremeyeceklerdir. Çünkü, yapı ruhsatları sonradan kamu yararına yapılan yeni düzenlemeler karşısında geçerliliklerini yitirebilmektedir. İdarenin bu anlatılan denetim ve değerlendirmeler hususunda zafiyet göstermesi halinde hizmet kusurunun varlığını kabul etmek gerekir. Bu kapsamda depremden ötürü zarar gören kişi, binanın mevzuata aykırı şekilde yapıldığını ispat ettiğinde direkt olarak idarenin kusurunu da tespit etmiş olacaktır.

Konu ile alakalı önemli bir Danıştay kararı aşağıdadır:

“…Deprem kuşağında yer alan bölgede, deprem gerçeğinin bir veri alınması suretiyle yerleşmelerle ilgili alanların belirlenmesi, bu alanlardaki yapılaşmaya ilişkin kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesiyle ilgili idari faaliyetlerin bütünündeki olumsuzluklardan oluşan idarenin olumsuz eyleminin bulunması durumunda, depremin mücbir sebep olarak değerlendirilerek zararla illiyet bağını kestiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Bu durumda, Mahkemece uğranıldığı ileri sürülen zararın oluşumunda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken depremin mücbir sebep kabul edilerek zararla idari faaliyet arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararda isabet görülmemiştir…”

Deprem Nedeni İle İdarenin Sorumluluğu Yargılama Süreci

Bir hakkın belli bir süre içinde ileri sürülememesi sebebiyle dava yoluyla elde edilebilme imkânının kalmaması veya kanunda öngörülen sürenin geçmesi sonucu bir hakkın kullanılmasının mümkün olmamasına ‘zamanaşımı süresi’ adı verilir. Deprem nedeniyle zarara uğrayan kişi, deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu yoluna başvurmak için bu zararı öğrendiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde yükümlülüklerini yerine getirmemiş olan idari merciye başvurarak deprem nedeniyle oluşan zararların giderilmesi talebinde bulunur. İdari merciye yapılacak başvuru, her halde 5 yıl içinde yapılmalıdır.

 Zararın giderilmesi için yapılan başvuruya idare, en geç 30 günlük süre içinde bir cevap verir. İdare, zararın kısmen veya tamamen giderilmesi, zararın giderilemeyeceği şeklinde başvurucuya cevaplar verebilir. Ya da 30 günlük sürede hiç cevap vermeyebilir. Cevap vermememe durumu da olumsuz yanıt anlamına gelmektedir. İdarenin verdiği kararın olumsuz olması veya başvuruya cevap verilmemesi halinde, zarara uğrayan kişi, red kararının kendisine ulaştığı ve 30 günlük sürenin dolduğu tarihten sonraki 60 günlük sürede zararının tazmin edilmesi için tam yargı davası açabilir. Deprem nedeniyle oluşan zararların giderilmesi için açılan davalar, idari yargının görev alanına girer. Bu sebeple deprem sonrası zarar oluşması halinde oluşan zararların tazmini için görevli olan mahkeme idare mahkemeleridir. Yetkili mahkemeye ilişkin düzenleme, İYUK madde 36’da yer alır. Maddede belirtildiği üzere, yükümlülüklerini yerine getirmeyerek zararın oluşmasına sebebiyet veren idari merciin bulunduğu yer mahkemesi yetkili olur.

Deprem nedeni ile idarenin sorumluluğunda, deprem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan tam yargı davasının kabul edilmesi halinde, kişinin idarenin eylemi nedeniyle zarara uğradığı kesinleşmiş olur. Bu kararla birlikte, zararının ne şekilde giderileceği de ayrıntılı bir şekilde belirtilir. Davanın reddedilmesi halinde kişi zarara uğramış olsa bile bu zararın deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu nedeniyle oluşmadığı kesinleşmiş olur. Deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu yönünde aynı zarar sebep gösterilerek idareye karşı tekrar dava açılması mümkün değildir.

Devlete Karşı Tazminat Davası Açılabilir Mi?

Devletin deprem nedeniyle ortaya çıkan zararları belli bir çerçevede tazmin yükümlülüğü ve bu kapsamda kişilerin idareye karşı yargı yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen idari dava türlerinden biri, idareye karşı açılacak ve tazminat talep edilebilen tam yargı davasıdır. Bu davalar, idarenin eylem veya işlemleri sonucunda ortaya çıkan gerek maddi gerek manevi zararların tazmini için açılabilmektedir. Deprem nedeni ile idarenin sorumluluğu noktasında bu davaları açma hak ve yetkisi, yalnızca idari işlem ve eylemlerden ötürü hakları ihlal edilen kişilere aittir. Kişilik haklarına olan saldırının idare tarafından gerçekleştirilmesi halinde manevi zarar, idare mahkemelerinde tam yargı davası adı altında talep ve dava edilebilir. Mahkemenin manevi tazminat talebini kabul edebilmesi için bir zarar söz konusu olmalı, bu zarar idarenin eylem veya işleminden kaynaklanmalı, ayrıca ortaya çıkan zarar ile idarenin eylem veya işlemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.

Sonuç olarak; Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu düşünüldüğünde aktif fay hatlarının olduğu birinci derece deprem alanlarına yerleşim yeri izinleri verilmemesi, yerleşim planlarında gerekli özenin gösterilmesi ve gerekli özen gösterilse dahi söz konusu bölgedeki yapıların deprem yönetmeliklerine uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda gerekli denetimlerin sıkça yapılması gerekmektedir. Her ne kadar depremin mücbir sebep hali olduğu söylense de, ülkemizin coğrafyası göz önüne alındığında depremi mücbir sebep kapsamı altında değerlendirmek ve illiyet bağının idare lehine kesin şekilde kalktığını ifade etmek hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Zira Türk yargısının geçmiş yıllardaki büyük depremler için verdiği kararları da bu yöndedir. Yukarıdaki hususlarda idarenin bir eksikliği söz konusu olduğunda ise, hizmet kusurunun gerçekleşeceğini kabul etmek gerekir.

Other works that may be of interest to you;

Izmir Criminal Lawyer

Logo

Address: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-mail: [email protected]

Phone: +90 534 415 52 56

Benzer Yazılar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

en_USEnglish