Menü Kapat

Malpraktis Nedir?

Malpraktis Nedir?

Malpraktis Nedir? – İzmir Avukat

Sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında ortaya çıkabilecek tıbbi hatalar, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen ve hukuki sonuçlar doğuran durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hatalar, sağlık profesyonellerinin yüksek düzeyde dikkat ve özen gösterme yükümlülüğüne rağmen kaçınılmaz olarak gerçekleşebilmektedir. Bu yazımızda, günümüzde adını sıklıkla duymaya başladığımız malpraktis kavramı ve davaları ele alınacaktır.

Malpraktis (Tıbbi Hata) Nedir?

Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesine göre malpraktis; bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesidir. Buradan hareketle malpraktis, sağlık profesyonellerinin standart tıbbi bakım uygulamalarına uygun davranmaması sonucu hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilecektir. Bu durum, yanlış teşhis, hatalı tedavi, hatalı bilgilendirme, cerrahi hata veya uygunsuz bakım, ihmal gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir.

Malpraktis Davası Nedir?

Malpraktis davası, bir hasta veya hasta yakınının, bir sağlık profesyonelinin veya sağlık kuruluşunun tıbbi hata yaptığı iddiasıyla açtığı bir hukuk davasıdır. Bu davada, hasta veya hasta yakını, uğradığı maddi ve manevi zararı karşılamak amacıyla tazminat talebinde bulunur.

Bir malpraktis davasının açılabilmesi için sağlık profesyoneli ile hasta arasında tedavi ilişkisi bulunmalı, sağlık profesyonelinin standart tıbbi bakım uygulamalarına uygun davranmaması ve bu davranış sonucu hastanın, fiziksel, psikolojik veya ekonomik bir zarar görmüş olması gerekmektedir. Ayrıca açılacak davada hastanın uğradığı zararın, sağlık profesyonelinin hatasıyla doğrudan bağlantılı olduğu ispat edilmelidir.

Son yıllarda, tıbbi hatalar nedeniyle açılan malpraktis davalarında hem dava sayısında hem de talep edilen tazminat miktarlarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Bu durumun başlıca nedenleri arasında toplumun sağlık hakları konusunda bilinçlenmesi, hukuki süreçlerin kolaylaşması, medya ve sosyal medyanın etkisi, sağlık hizmetlerinin karmaşıklaşması ve tazminat miktarlarının artması sayılabilecektir. Bu duruma istinaden Türk Tabipler Birliği (TTB), malpraktis sorunuyla mücadele etmek ve sağlık sisteminin daha güvenli hale gelmesi için çalışmalar başlatmış olup, bu hususta çeşitli tavsiyelerde bulunmaktadır. Detaylı bilgi için bkz.: (https://www.ttb.org.tr/TD/TD59/597.html)

Malpraktis Davasında Her Tıbbi Hatadan Doktor Sorumlu Mudur?

Malpraktis davalarında tıbbi hataya sebebiyet veren hekimlerin sorumlu olabilmesi için öncelikle hekimin yaptığı hata ile hastanın uğradığı zarar arasında doğrudan bir nedensellik bağı bulunması gerekmektedir. Bu duruma ilaveten hekimin tıbbi uygulama sırasında göstermesi gereken özeni göstermemiş olması, yani tıbbi standartlara uygun davranmamış olması ve bu sebeple kusurlu olması gerekmektedir. Özetle; Hekimin hukukî sorumluluğu kusurlu eylem, zarar ve zarar ile kusurlu eylem arasında illiyet bağının varlığına bağlıdır.

Komplikasyon Nedir?

Malpraktis davalarında sıklıkla duyulan bir diğer kavram ise komplikasyondur. Komplikasyon, tıbbi müdahale sırasında veya sonrasında beklenmeyen, tahmin edilemeyen ancak tıbbi olarak kabul edilebilir bir risk olarak değerlendirilen bir durumdur. Örneğin, bir ameliyat sonrası enfeksiyon, kanama gibi durumlar komplikasyon olarak kabul edilebilir.

Komplikasyon ve malpraktis kavramları, tıbbi müdahaleler sonucu ortaya çıkabilecek olumsuz durumlar açısından birbirinden ayrılmalıdır. Her ne kadar her iki kavram da tıbbi bir işlem sonucu ortaya çıkan istenmeyen durumları ifade etse de, hukuki sonuçları bakımından farklılık göstermektedirler. Komplikasyon kavramının varlığı, davanın seyrini etkileyebilmekle birlikte her komplikasyon tıbbi hata anlamına gelmediğinden farklı sonuçlar doğurabilmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’da 2017/680 E., 2021/449 K., 08.04.2021 tarihli kararında “Malpraktis, komplikasyon kavramından farklıdır. Komplikasyon hekimin tıbbi müdahaleyi gerçekleştirirken her şeyi doğru yapmasına rağmen yine de istenmeyen bir sonucun meydana gelmesidir ve komplikasyonun iyi ve doğru yönetilmiş olması kaydıyla, istenmeyen sonucun ortaya çıkmasında tıp ilminin genel kurallarının kusurlu ihlâli söz konusu olmadığından hekimin sorumluluğu doğmayacaktır.” belirtmek suretiyle komplikasyon ve malpraktis kavramlarının farkına değinmiştir. (Detaylı bilgi için bkz: https://karararama.yargitay.gov.tr/)

Bu sebeple malpraktis davası açılmadan önce meydana gelen zararın komplikasyon mu yoksa tıbbi hata mı kapsamında kaldığını tespit edebilmek ve hastanın uğradığı zararın boyutunu belirlemek için alanında uzman, tarafsız kişilerden uzman görüşü alınması önem taşımaktadır.

Malpraktis Davasında Talep Edilebilecek Tazminat Kalemleri Nelerdir?

Malpraktis, yani tıbbi uygulama hatası nedeniyle zarar gören bir hasta, açacağı dava ile çeşitli taleplerde bulunabilir. Bu talepler, hastanın yaşadığı zararın niteliğine ve kapsamına göre değişiklik gösterebilmektedir. Genel olarak, malpraktis davalarında aşağıdaki taleplerde bulunulabilir:

Maddi Tazminat:

  • Çalışma Gücünün Azalmasından ya da Yitirilmesinden Doğan Kayıplar: Hatalı tıbbi uygulama nedeniyle kişinin iş gücü kaybı kalıcı hale gelmişse, gelecekteki kazanç kaybı talep edilebilir.
  • Kazanç Kaybı: Hastanın tedavi süreci nedeniyle iş göremez hale gelmesi veya işinden olması durumunda, kaybedilen gelir talep edilebilir.
  • Tedavi Masrafları: Hatalı tıbbi uygulama nedeniyle oluşan sağlık sorunları için yapılan ve yapılacak olan tüm tedavi masrafları talep edilebilir. Bu kapsamda, ilaç, ameliyat, fizik tedavi gibi masraflar yer alır.
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Hasta vefat etmişse, hasta yakınları ( eş, çocuk, anne, baba, bakmakla yükümlü olduğu kimseler) tarafından destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilir.
  • Cenaze Giderleri: Hastanın hatalı uygulama sebebiyle vefatı halinde ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan giderler talep edilebilir.

Manevi Tazminat

Hastanın yaşadığı fiziksel ve psikolojik acı, hastanın yaşam kalitesinde meydana gelen düşüş veya hastanın tıbbi hata sebebiyle vefatı halinde yakınları tarafından manevi tazminat talep edilebilir.

Kamuda Çalışan Hekimlerin Hukuki Sorumluluğu Nedir?

Kamu ve özel hastanelerde çalışan hekimlerin malpraktis nedeniyle hukuki sorumlulukları, bulundukları kuruma göre farklılık göstermektedir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimlere karşı doğrudan dava açılamamakta iken özel hastanelerde çalışan hekimler hastalar tarafından doğrudan dava edilebilmektedir.

Kamu görevlilerinin görevleri ile ilgili olarak yaptıkları hatalardan dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. Maddesi uyarınca doğrudan aleyhlerine dava açılamayacağını belirtilmektedir. Bu düzenleme neticesinde meydana gelen malpraktis sebebiyle başvuru ancak hekimin bağlı bulunduğu idareye karşı ileri sürülebilmektedir. Ancak ilgili madde devamında “Kurumun sorumlu personele rücu hakkı saklıdır” ifadesi yer almakla kamu kurumunun hekimin kusurundan kaynaklı tazminat ödemek zorunda kalması halinde yapılan bu ödeme hekimden rücuen talep edilebilecektir.

Hekimin Malpraktis Nedeniyle Cezai Sorumluluğu Doğar mı?

Hekimlerin malpraktis yani diğer bir deyişle tıbbi uygulama hatası nedeniyle cezai sorumluluğu doğabilmektedir. Ancak bu durum, tıbbi hataya sebebiyet veren olayın tüm detaylarına, hekimin kusurunun boyutuna ve ortaya çıkan sonuca göre değerlendirilmektedir. Uygulamada da hekimlerin tıbbi hata nedeniyle daha çok taksirle yaralama, taksirle öldürme, görevi kötüye kullanmagibi suç tiplerinden yargılandığı gözlemlenmektedir.

Ancak hekimlerin görevleri sebebiyle işledikleri suç sebebiyle yargılanmaları için öncelikle yetkili mercilerden izin alınması gerekmektedir. Şöyle ki; 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, kamu görevlilerinin işlemiş olduğu suçlardan dolayı yargılanmaları konusunda önemli düzenlemeler içermekte olup bu kanun kapsamında, özellikle sağlık çalışanları ve hekimler için ayrı bir düzenleme bulunmaktadır. Kamu görevlilerinin görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için soruşturma izni alınması gerekmektedir. 4483 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerle birlikte, özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler için de soruşturma izni şartı getirilmiştir. Yani, sadece kamu hastanelerinde çalışan hekimler değil, özel sektörde çalışan hekimler de bu düzenlemenin kapsamına girmekte olup soruşturma izni alınmadan önce ceza davası açılabilmesi mümkün değildir. Soruşturma izni ise son yasal düzenlemeler doğrultusunda Sağlık Bakanlığı nezdinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilmekte olup verilecek karara karşı itiraz yolu açıktır.

Malpraktis Davalarında Zamanaşımı Nedir?

Malpraktis davalarında hekim ile hasta arasında kurulan ilişkinin niteliği oldukça önemlidir. Doktrin ve Yargıtay uygulaması uyarınca hasta ile doktor arasında kurulan hekimlik sözleşmesi genellikle vekalet sözleşmesi olarak değerlendirmekle birlikte Türk Borçlar Kanunu md.147 uyarınca vekalet sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.

Hasta ile doktor arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabulü halinde ise (örneğin, estetik ameliyat, protez vs.) Türk borçlar Kanunu 147/6 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Ancak doktorun ağır kusurunun varlığı halinde TBK 478. maddesi uyarınca zamanaşımı süresi 20 yıla kadar uzayabilecektir.

Hasta ile hekim arasında sözleşmesel ilişkinin kurulmasının mümkün olmadığı, acil müdahele gerektiren durumlarda hastanın her zaman onamını almak mümkün olmayabilmektedir. Bu durumda vekaletsiz iş görme hükümleri de uygulanabilecek olup TBK m. 146 uyarınca zamanaşımı süresi 10 yıl olarak uygulanacaktır.

Son olarak hekim ile hasta arasında her zaman sözleşmesel ilişki kurulamayabileceğini belirtmiştik. Bu durumda taraflar TBK uyarınca haksız fiil sorumluluğuna da gidebileceklerdir. Türk Borçlar Kanunu 72. maddesi uyarınca zamanaşımı, zararın öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde fiil tarihinden itibaren 10 yıl olmak üzere değişiklik gösterecektir. Hekimin eyleminin suç oluşturduğu hallerde ise TCK md.66 düzenlemesi uyarınca suç tipine bağlı olarak zamanaşımı süresi uzayabilecektir.

Ancak malpraktis davalarında, hastanın zararı öğrenme süresi, diğer haksız fiil davalarına göre daha uzun sürebilmektedir. Özellikle, bazı tıbbi hataların sonuçları uzun vadede ortaya çıkabilmekte veya hastanın durumu nedeniyle zararı hemen fark edilmeyebilmektedir. Bu gibi durumlarda, zamanaşımı süresinin başlangıcı Yargıtay uygulamalarıyla da kabul gördüğü üzere hastanın zararı öğrendiği tarih olarak kabul edilmektedir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) kapsamında hazırlamış olduğumuz diğer yazılarımız için;

Logo

Adres: Karşıyaka Tower No:12 Kat:9 Daire:59 Karşıyaka/İzmir

E-posta: [email protected]

Telefon: +90 553 282 14 76

Benzer Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

tr_TRTürkçe